Pazartesi , 23 Nisan 2018
İleriki Makele
Jacops Kahve Markası ile Fatih Sultan Mehmet’in Tuhaf Hikayesi!
Önceki Makale
Umutlarla sevgiler
Hayal ile gerçekler
Dramlar komediler
izlenir sahnelerde …
Yazıma Erol Yavuz’un şiirinden aldığım bir dörtlükle başlamak istedim. Dramlar, komediler, sahneler… Bahsin tiyatro olduğunu görüyorsunuz, sevgili okurlarım!
27 Mart, “Dünya Tiyatro Günü” olarak kabul edilir ve tüm dünyada kutlanır. Peki, bu günün öyküsü neye dayanır? Tiyatronun bizlere kattığı değerler nedir? Ülkemizde tiyatronun başlangıcı… Tüm bunları, gelin birlikte okuyalım, değerli okurlar!
1954 yılından itibaren tiyatro adına çalışan “Uluslar Tiyatrosu”nun kuruluş günü 27 Mart’a denk geldiği için “Dünya Tiyatro Günü” de 27 Mart’ta kutlanır. 1957 yılında resmi bir nitelik kazanan bu gün, A.M.Julien adlı bir Fransızın kendi tiyatro çalışmalarını sergileme isteği ile doğar. 1954 yılında Paris’te, yabancı topluluklara da açık olan bir festival düzenlenir ve adına “Uluslar Tiyatrosu” denir. 1955 ve 1956 yıllarında tekrarlanan festival, çok ses getirir. 1957 festivalinde; 16 topluluk, 9 farklı dilde oyunlarını sergiler. Ve giderek; festivale olan ilgi artar, katılım sayısı çoğalır. Dolayısıyla festival, evrensel bir boyuta ulaşır.
Bu festivaller sayesinde izleyiciler, farklı ülkelerin seçkin oyunlarını izleme fırsatı bulur. İngiltere’den gelen “Old Vic” ile Shakespeare; Rusya’dan gelen “Moskova Sanat Tiyatrosu” ile Çehov; Doğu Almanya’dan gelen “Berliner Ensemble” ile Brecht; İtalyanlar ile Goldoni ve Pırandello; Amerikalılar ile O. Neill tanınır.
Festival, dünyanın pek çok yerinden yapılan katılımlarla yalnızca, oyunların sergilenmesi amacında kalmayıp “Dünya Tiyatrolarının Randevusu” başlığıyla bir yayın organı da oluşurulur. İçeriğini ise tiyatronun seçkin kişileri oluşturur. Ve dünyanın pek çok yerine, pek çok okura ulaştırılır. Kuruluş, bunların yanında “Uluslararası Tiyatro Teknisyenleri Birliği” ve “Tiyatro Eleştirmenleri Birliği” adıyla, iki önemli uluslararası örgütü oluşturmayı da başarır.
Ruhun gıdasının müzik olduğu, kitap okumanın da stresi azalttığı söylenir. Tiyatro da müzik, kitap ve benzeri alanlar gibi bize olumlu şeyler kazandıran bir sanattır. Problemlerimiz üzerine düşünebilme ve onları yargılayabilme yeteneği, objektif bakabilecek düzeyde bir bilinçlenme, özgür düşünebilme, özen gösterebilme, duyarlı olabilme ve ulusal kimliğimizi pekiştirme gibi pek çok artısı vardır tiyatronun bizlere. Birey-toplum ilişkisini derinlemesine inceleme şansımız olur. Ayrıca tiyatro, bir toplumun kültür birikimine dahil olarak kültürel zenginliği sağlar.
Tiyatro ile sanatın değiştiren ve geliştiren gücünü hissederiz.
Bizdeki tiyatronun başlangıcı, Türklerin Orta Asya’dan gelen törenlerine dayandırılır. Tiyatronun sanat olarak gelişimi ise Türklerin Anadolu’ya gelişi ve özellikle İstanbul’un fethedilip başkent oluşuyla hızlanır. Sonra ise “Geleneksel Türk Tiyatrosu” ve “Batı Etkisinde Gelişen Türk Tiyatrosu” şeklinde incelenir.
Geleneksel çizgideki tiyatromuz; kuklalardır, meddahlıktır, Karagöz’le Hacivat ve Ortaoyunudur.
Batı çizgisinde ilerleyen tiyatromuz ise içinde “Tanzimat”, “Meşrutiyet” ve “Cumhuriyet” dönemlerini barındırır.
Şinasi, Namık Kemal, Direktör Ali Bey, Ahmed Mithat, Ebüzziya Tevfik, Teodor Kasap, Ahmed Vefik Paşa ve Abdülhak Hamid, Güllü Agop, Mardiros Mınakyan, Tomas Fasulyeciyan ve Ahmed Fehim gibi isimler Tanzimat tiyatrosunun destekçileridir. Bu dönem oyunlarında genellikle vatan aşkı, özgürlük, evlilik ve aile düzeninin eleştirilmesi, inançlar-boş inançlar, batıya açılmanın getirdiği sorunlar işlenir.
Meşrutiyet sonrası oluşan özgür ortam, İstanbul’da tiyatroya hareket getirir. Pek çok yazar ve sanatçı görüşlerini tiyatro sayesinde duyurur. Osmanlı tarihindeki zaferler, kahramanlık destanları, çokevlilik, evlilik dışı ilişkiler, kadın hakları, sömürü ve bozuk düzen gibi konular bu dönemin eserlerinde işlenir.
Tanzimat döneminde, daha çok Ermeni oyuncularca destek gören tiyatro, Meşrutiyet dönemi Türk oyuncuların da desteğini alıp güçlenir.
Cumhuriyet döneminde ise İstanbul, Türk tiyatrosunun merkezi olur. Kurtuluş dönemi coşkunluğu, çağdaşlaşma çabalarının belirtileri tiyatroya da yansır. Örneğin, kadın ve erkekler tiyatroya birlikte gitmeye başlar. Ayrıca, kadınlar da artık oyunlarda rol alır. Muhsin Ertuğrul yönetimindeki Darülbedayi(Türkiye’nin ilk ödenekli tiyatrosu), İstanbul Şehir Tiyatrosu ismini alır (1927).
Sizlere, tiyatro hakkında sunmayı amaçladığım genel bilgilerden de görüyorsunuz ki yazdıklarım, tiyatro sanatını anlatmaya yetmiyor. Dilerim ki; sizler keşfedin tiyatronun gizlerini, sizler ona ilgi göstererek yaşatın tiyatromuzu.
Kaynaklar:
http://www.dersimiz.com/belirligun-353-Dunya-Tiyatro-Gununun-Oykusu.html
http://www.dersimiz.com/belirligun-621-Tiyatronun-Onemi-Insana-Ve-Toplum-Hayatina-Katkilari.html
https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk_tiyatrosu
13 Ağustos 2017
3 Nisan 2017
19 Mart 2017
15 Mart 2017